13 Şubat 2013 Çarşamba

BÜYÜK HUN DEVLETİ


BÜYÜK HUN DEVLETİ
Yazılı belgelere dayanan Türk tarihi, Hunlar ile başlar. Hunlardan çok önce Çin’de, Hindistan’da, Mezopotamya’da ve Anadolu’da Türk kültürünün izlerine rastlanmış ise de, Türklüğün eski çağlarına dair araştırmalar henüz tamamlanmış ve kesin bir sonuca ulaştırılmış değildir. Fakat eski medeniyetlerden kalan dil örnekleri (msl. Sümerce), bu medeniyetleri yaratan kavimlerin Orta Asya kökenlerine dair sağlam deliller oluşturmaktadır. 
Hunlar tarih sahnesine teşkilatlı ve güçlü bir devlet olarak çıkmışlardır. Hun Devletinin ne zaman kurulduğu kesin olarak tespit edilmemiştir. Eski Çin tarihçileri M.Ö. XIV – IV yüzyıllar arasında bazen büyümüş, bazen parçalanıp küçülmüş, bir Hun devletinin varlığından söz ederse de, bu dönemi aydınlatacak tarihi belge bulunamamıştır. 
Tarihe ilk defa adını taşıyan Türk Kavimi Hunlar’dır. Bilinen ilk yurtlarında bu günkü Moğolistan olup, Çin tarih kaynaklarında rastlanan adları Hiung – Nu şeklindedir. Ancak çok eski kavimlerden Tik, Cong ve diğer bazı adların kısmen Hunlarla ilgisi olduğu sanılmaktadır. Tabiatıyla ne bu çağda ve ne de daha sonra, munhasıran Türkçe konuşan müttehit bir Hun kavimi bahis konusu olamaz. Hiung-nu sözü, “Heterogen” Kadim Moğol, Tunguz vb. Oymakların Hun – Türk önderliğinde bir topluluk teşkil ettiğini ifade eder. 
Çin kaynaklarında M.Ö. 4. asırdan itibaren Türklerle birlikte Moğol, Tunguz soyundan bazı grupları da ifade etmek üzere “Kuzey Barbarları Hanedanı” manasında olarak Hiung-nu (Hsiung - nu) diye anılan bu kütlenin mensubiyeti hakkında türlü görüşler ileri sürülmüştür. Dil açısından K. Shiratori Türk kabul etmiş, sonra da Moğol olduklarını söylemiştir. L. Ligeti’ye göre Hiung-nu’ların kimliğini tespit etmek müşküldür. A.V. Gabain Türk – Moğol karışımı oldukları fikrindedir. Her ne kadar Hiung-nu’ların büyük imparatorluğunda Türkler yanında Moğol, Tunguz vb. Yabancı kavimlerin de yer almaları tabii ise de, devleti kuran ve yürüten asıl unsurun Türk olduğuna dair pek çok delil vardır. Bu devlette, aslında orman kavmi olan Moğol ve Tunguz değil, Türk bozkır kültürü hakim olup, gök tanrıya inanılıyor (aslında totemci olan Moğollara tanrı sözü Türklerden intikal etmiştir), aile “baba hukuku” üzerine kurulu bulunuyordu. Nihayet Hiung-nu devletinde idareci zümre ve hanedanın dili Türkçe idi. Siyasi ve kültürel münasebetler vesilesi ile Çin yıllıklarında Hiung-nu dilinden zapt edilen şu kelimeler: Tanrı, kut, bönü, il (el), ordu, tuğ, kılıç vb. Türkçe olup Türk dilinin en eski yadigarlarındandır. Ve nihayet devletin sahipleri kendilerine, Türkçe’de insan,halk anlamına gelen “Hun” (Khun) diyorlardı. 
Hunların büyük başarılarının amilleri arasında, büyük bozkır (Steppe) bölgesinin doğu kısmında, onlarla birlikte tarih sahnesine çıkan atlı göçebe hayat tarzı başta gelir. Çinliler 541 tarihinde de atlar tarafından çekilen savaş arabalarını kullanıyorlardı. Ancak süvarileri yok idi. Kuzeydeki muhasımlarının o tarihlerde piyade savaştıkları sanılmaktadır. Tsao kralı Vu-Ling (M.Ö. 328-298) esaslı müdafaa yapabilmek için ordusuna “Hun Kavmi giyimini kabul ediyor, süvariler ve okçular yetiştiriyor”. Bundan Hun süvarilerinin ilk önce M.Ö. IV. Yüzyılda Çinlilere gözüktükleri anlaşılmaktadır. Ancak bozkır bölgesinde çok daha önceden Equus Prjevalski cinsi atın veya taki cinsi atın yaşadığı ve yetiştirildiği muhakkaktır. Süvariliğin buralara batıdan geldiği anlaşılmaktadır. Ancak bir çoklarının sandıkları gibi skitlerden gelmemiş, gerek bunlar ve gerek skitler ata binmeyi, Ural dağları doğusundaki Batı Türklerin ana yurdu olan bozkırlardan yaşayan halktan öğrenmişlerdir. Şunu da unutmamalıyız ki bu güne kadar kazılan mezarlardan en çok ve en eski at iskeletleri Kuban nehri çevresinde bulunmuştur. Bozkırın batı yarısında torpan cinsi vahşi at ilk önce ehlileştirilmiştir. 
Hunlar henüz üzengi kullanmıyorlardı. Çin’de de ancak M.S. 300 sıralarında üzengi görülür. Hunların silahları yay, oy, mızrak ve kılıç idi. Deri elbise ve kenarı kürklü dolman, tokalı deri ve çizme kullanırlardı. Süvari pantolonu, çizme ve kalpap (Askeri şapka) kullanma Çinlilere Hunlardan geçmiştir. Hunlar muazzam bir kuvvet teşkil ettikleri, yüksek medeniyetli Çinlilerin büyük emek harcayarak surlar inşası suretiyle kendilerini müdaafaya çalışmalarından da anlaşılmaktadır. Avrel Stein ikinci seferinde, devletin batı ucundaki, Tun – Huanf bölgesi çöllerinde de sur kalıntılarına rastlanmıştır. Burası Sarı Denizdeki başlangıç yerinden kuş uçuşu 3000 km mesafede bulunmaktadır. 
Hun devletinin altın çağında Şan-yü’ler bazen Çin İmparatorluğu ailesi ile evlenirlerdi. Busuretle Çin kültürü, imparatorluk fikri ve devlet teşkilatı ile tanışırlardı. Şan-yü kendisine, Çin İmparatoru gibi göğün oğlu demekte ve sıkı bir şekilde düzenlenen saray geleneğine bağlı kalmaktadır. Hun devletleri nizamının en önemli unsuru, ünvanların sağ ve sola göre bölünmesidir. Sol taraf daha mümtaz sayılmaktadır. 
Hun – Çin Mücadelesi ve Sonuçları 
Hun ekonomisi büyük ölçüde hayvancılığa dayanıyordu. Tarım ve diğer ekonomik faaliyetler az denecek kadardı. Hayvanlardan elde ettikleri ürünler ise, Hunlara uzun süre geçinmeleri için yetmiyordu. Daha başka ürünlerle desteklenmesi gerekiyordu. Öte yandan, Çin ülkesi tarım ürünlerinin bolluğu ve çeşitliliği bakımından son derece geniş imkanlar sunmaktaydı. Bunu fark eden Hunlar, gözlerini Çin üzerine çevirdiler. Onlar yaşayabilmek ve geçinebilmek için Çinlilerin birikmiş mallarını ve servetlerini ellerinden almak zorundaydılar. Böylece Hunlar, ekonomilerinin eksiğini, sık sık düzenlediği akınlarla Çin’den temin etme yoluna gitmişlerdi. Üstelik Çinlilerin kolay bir av oluşu, Hun Türklerini bu akınlara özendirmiş ve teşvik etmiştir. 
Hunlar bununla da kalmamışlar; Çin’in en verimli bölgesi olan “Sarı Nehir” (Huang- ho) havzasını ele geçirip, akınlarını Çin ülkesinin derinliklerine kadar sürdürmüşlerdir. Bu durum sonu gelmez Çin – Hun mücadelesine yol açmıştır. Bu mücadele gittikçe siddetlenerek Çinlilerin en büyük meselesi haline gelmiştir. Hun – Çin mücadelesi hem Türk hem de Çin tarihi bakımından önemli gelişmelere yol açmıştır. Bu gelişmeleri şu şekilde belirlemek mümkündür: 

OĞUZ KAĞAN TOYU
Ben sizlere  kağan oldum
Alalım Yay ile kalkan
Nişan olsun bize bu yan
Bozkurt olsun bize uran
Av yerinde yürüsün kulan
Daha deniz ,daha müren
Güneş bayrak gök kurıkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder